14 Eylül 2014 Pazar


İşimdeki ilk haftam beklediğim kadar kötü geçmedi.Beni biraz yordu tabi (özellikle yıllar sonra her gün erken uyanmak is killing me!) ama her şey Japonya için! (•̀ᴗ•́)و ̑̑   Bu hafta sadece birinci sınıflar okula başladığı için fazla öğrenci yoktu.Fakat bir kaç minik öğrencimle tanıştım.Özellikle birisiyle o kadar zorladım ki!  Bir de yaz için ödev verilen İngilizce kitabını bir haftada bitirmeye çalıştık.(etüt merkezi olduğu için çocuklara ödevlerini yapmalarında yardımcı oluyoruz) Bu çocuğun dikkati o kadar dağınıktı ki ödev yaptıracağım diye kendimi parçaladım.Böyle bir kaç öğrenci daha olsun sınıfta.Tamamdır bittim ben.

Bakınız:

ben:bu alıştırmayı yapalım haydi!
yüzüme bile bakmaz:
-öğretmenim bu denizaltı olsun mu? (kalemtıraşı ile oynuyor)

ben: en sevdiğin renk ne?
-yeşil,çünkü allahın en sevdiği renk değil mi?
ben: ...

-sen yaşlanmak istiyor musun?
ben: ee hayır
-Ben de istemiyorum,ölmek istemiyorum.Benim babaannem öldü biliyor musun?
ben: ...öyle şey olur mu daha çocuksun sen...(saçmalıyor)

-kafamızdaki deriyi atsak ne olur?
ben:Kafatası var altında.Kemik var.
-onu atsak ne olur?
ben:beyin var orada.
-onu atsak ne olur?
ben:beyinsiz olursun o zaman. (hsgfdshfdsf yine saçmalıyor)

Tabi çocukların ilk dikkatini çeken şey uçları kırmızı olan saçlarım oluyor:

-senin saçın neden kırmızı?
-hiç kırmızı saç görmemiştim.
-saçlarını çok beğendim teacher!

Bu arada ödev yaptırdığım öğrencinin velisi benimle konuşmak istedi.Konuştuktan sonra "Biliyorum bizim çocuğa laf atlatması zor.Çok uğraştırdıysak özür dileriz" falan deyimce ben de "Önemli değil,küçük o daha.İşimiz bu." dedim.Duyan da on yıllık öğretmen sanacak ya.Sonra kendime güldüm fdssjdgggf.Umarım haftalar ilerledikçe de işimi severim.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder