18 Eylül 2015 Cuma

Japonya 11 (Ito Kashitaro Konseri)

Bu yazıyı yazarken bir yandan da Kashitaro'yu dinleyeyim dedim ama kendimi eski videolarını izlerken buldum.Ito Kashitaro kimdir? ne yapar? daha önce onunla ilgili bir yazı yazmıştım.Tekrar  uzun uzun bahsetmeyeceğim ama benim için dünyanın en tatlı sesli insanlarından biri.Tokyo'ya gelmeden önce de sitesine bakıp benim orada olduğum tarihlerde başka bir grup ile konseri olduğunu öğrenince çok sevindim.Tokyo'da biletleri aldığımız gün ise iç sesim "vuuaaa kashitaro'yu göreceğim!!" şeklindeydi.


Ayrıca Asakusa'da gezerken Japon arkadaşım ve eşine Kashitaro'nunki gibi bir tilki maskesi (yüzünü göstermek istemediği için hep o maskeyi takıyor.) istediğimi söylemiştim.O gün bulamamıştık.Acid Black Cherry konserine gittiğimiz gün bana internetten sipariş ettikleri maskeyi hediye ettiler.Ne kadar tatlı insanlar! Böylece maskem de olmuş oldu.


Konser günü zaten yeterince devamsızlık yaptığımız için okulu ekemedik.Konsere geç kalacağımızı fark etmemiz ise Shibuya'ya giderken oldu!! İstasyondan çıktığımızda hızla koşarak polislere konser yerini sorduk.Meğerse Shibuya'da sandığımız konser yeri Ebisu'daymış.Trenle uzak bir yer değil ama yine de bizim fazla zamanımız yoktu.Aceleyle Ebisu trenine bindik.O sırada ruh halim cidden çok kötüydü.Ya konseri kaçırırsam? Ya onu göremezsem? Bir yandan da daha çok acele etseydik,konser yeri neredeymiş iyice araştırsaydık diye içim içimi kemiriyordu.Bu duygular içinde Ebisu'ya geldiğimizde,yine birilerine konser alanını sorduk.Yakın bir yerdeymiş,tarif ettiler ama biz tam olarak nerede anlamamıştık!! Neyse ki bir yöne doğru gitmeye karar kıldık.Ben o sırada deli gibi koşmaya başladım.Yol ayrımına geldiğimizde bir grup insana tekrar yeri sorduk.Bilmiyorlardı ama aralarında nerede diye konuşmaya başladıklarında zaman kaybetmemek için "okke okke" deyip oradan uzaklaşmaya hazırladım.Belgin de "arigato" dedi.Sağ olsun ben heyecanlandığım bir şey olunca kibarlığı  unutuyorum.Karşıdan karşıya geçmek üzereyken sarı saçlı bir Japon genci bulduk,o da hemen telefonundan baktı.Bizi oraya kadar bırakırken,bir yandan ben de ona konsere geç kaldık falan diyordum. O halde Japonca neler saçmaladım acaba bilmiyorum.

Neyse ki rehberimiz sayesinde kısa süre içinde Luquidroom adlı mekanın önüne geldik.Tabi ben hemen oraya doğru koştururken,Belgin "doumo arigato" demekteydi.Rehberimiz de arkamızdan "have a nice day!" dedi.İçeri girdiğimizde ise görevlilerin hepsi bize çok garip bakıyordu cidden dshfdf "Nereden geldi bunlar?" der gibi. O sırada çekilinnnnnnnn konsere yetişeceğim!! demek istiyordum.Görevli çocuk önce İngilizce bir şey sordu ama neydi hatırlamıyorum.Yazık ben de gözünün içine bakıyordum resmen.O da gözlerini devirip Japonca bilip bilmediğimizi sordu.Biz onaylayınca kimin için konsere geldiğimizi sordu hep bir ağızdan "Ito Kashitaro!" dedik.Biletlerimizi aldılar,ek bir para ödememizi isteyip bize 2 tane rozet verdiler (içecek almak içinmiş.)

İçeride demir bir kapının ardından onun sesini duyduğumda iyice heyecanlandım.Kapıyı açıp içeri girdiğimizde ise gördük ki konser alanı tıklım tıklım!! Kenarda köşede bir  yer bulduk ama sahneyi göremiyordum.O an düşündüm ki buradaki insanlar onu istedikleri başka bir zaman da görüp dinleyebilirler.Benim ise bu belki tek şansım. Belgin'e diğer tarafa,sahneyi görebileceğim bir yere gideceğimi söyledim.Önümdeki insanlara "sumimasen,sumimasen" diye diye ortalara doğru ilerledim.Sonunda vardığım yer ise konser alanlarının sonunda olan balkon gibi yüksek yerdi.Önümde üzerinde numaralar yazılı olan bir bar ve sandalyeler vardı.Oralarda oturan bir kaç kişi ise ileri yaşlı insanlardı.Sahneyi tam ortalamıştım. Biraz uzak olsa da Kashitaro tam karşımdaydı.Maske takmamıştı!!! O an büyük ihtimalle gözümden ışınlar çıkıyordu dhsfdsf. O sırada Belgin de insanları aşıp yanıma geldi.Kashi Sayonara dake ga Jinsei da'yı söylemeye başladı.Ağlayacak gibi oldum.Nasıl olduysa Tokyo'ya gelmiştim ve üstüne üstlük onu dinliyordum!! Belgin'e "aşık oldum ben" diye saçmaladığımı hatırlıyorum. Kashi en sevdiklerimden biri olan Yakusoku no Starry Night'ı söylemeye başladığında ise benim için her şey tamamdı..Çok güzel anlardı.

Konsere gelmeden önce maskemi takmak istiyordum ama aceleden yapamamıştım.Maskeleriyle gelen bir kaç kişi görünce ben de kafama maskeyi geçirdim. Kashi konuşma yaptığında ışıklar açıldı.Büyük ihtimalle balkonda ve en ortada kabak gibi görünüyorduk.Grup elemanları da sanki bize bakıyordu.(Hatta bir ara bir şarkıda gitarist Belgin'e elini şaklatmasını işaret etmiş.)  Kashi hızlı şarkılara geçtiğinde,maskemi kafamdan çıkarıp havada salladım.Bunu göreceğini umuyordum. (zaten balkon kısmında tek zıplayan bizdik.)

Konser bittiğinde belki dışarıda imza verme gibi bir şeyler olur diye düşünüp çıkalım dedik.Öyle bir şey yoktu.Diğer grup için geri döndüğümüzde ise konseri izlediğimiz yerin orada elinde bir kağıt tutan görevliyi gördük.Kağıtta "guest only" yazıyordu.Meğerse biz izinsiz oraya dalmışız!! Bari çıkmasaydık oradan diye pişman olsak da artık çok geçti.Hem ben Kashi'yi güzel bir yerden izleyip dinlemiştim bu bana yetti.Geç kaldığım için artık o kadar üzgün değildim.Belgin de maskeyi çıkardığımda Kashi'nin bizim oraya baktığını söyleyince çok mutlu oldum.(gökçe olacaklardan habersizdi...) Diğer grubu kenardan bir yerden izledik.İyilerdi ama encore için iki kere (ya da 3) gidip gelmeleri yüzünden ve yorgunluktan "artık bitirin konseri" diye düşünmemize neden oldular.


Bittiğinde ise merch ve cd  vardır diye binanın bir üst katına çıktık.Oradan Kashi'nin ikinci albümünü aldım ve dışarı çıktık.Kapının önünde sonra bloga yazarım diye fotoğraf çekiyordum,kafamda da hala tilki maskesi vardı.O sırada Belgin'in bana "KASHITARO!" dediğini duydum (öyle deyince Kashi ona el sallamış ay nasıl şirin...) Veee o tam önümdeydi! Yine maskesizdi! Gözüme çarpan ilk iki şey  düşündüğümden daha uzun boylu olması ve saçının düşündüğümden daha açık renk olmasıydı.Sırtında taşıdığı kocaman gitar kılıfını ve ona taktığı kedili ve satürnlü anahtarlığı da hatırlıyorum nedense.

Onu görünce tabi ben fotoğrafı falan bırakıp deli gibi el sallamaya başladım.Eminim o sırada kocaman güldüğüm için suratım komik gözüküyordu.O da aynı şekilde bana el salladı ve BANA ÇOK GÜZEL GÜLÜMSÜYORDU!! Hatta nasıl anlatsam böyle "hihi" diye güldüğünü duydum. (ki onun gülmesi şöyle bir şey) Keşke o anı dondurup tekrar tekrar yaşayabilseydim!! Yüz hafızamın sıfır olması,o sırada gece olması ve benim heyecanlı halim yüzünden yüzünü tam hatırlayamasam da bana gülmesini hiç unutamıyorum.

O el sallayıp gittikten sonra tahmin edeceğiniz üzere çok mutluydum.Belgin imza için peşinden koşup onu yakalayabileceğimizi söyledi.Daha önce hayranlarına karşı çok kibar olduğunu okumuştum ama yine de endişeliydim.Kısa bir süre gitsek mi gitmesek mi diye konuştuktan sonra onun peşinden koşmaya başladık.Tek olsaydım peşinden koşacak cesareti asla bulamazdım! Bir yandan koşarken bir yandan da kafamdan maskeyi çıkardım ve çantamdan bir kalem buldum.Tam ışıklarda karşıdan karşıya geçmek üzereyken onu yakaladık.Belgin yanına gidip "sumimasen" dedi.Ben de maskeyi ve kalemi uzattım.Resmen Kaonashi'nin Chihiro'ya altın uzatması gibi yapmışım ya jdkfdf  Kashi de hiçbir şey demeden maskeyi aldı.Karşıdan karşıya geçerken zar zor imzaladı.Bir de yürürken yazdığı için sağa sola giden yazısına kıkırdadı. (bana bunu niye yapıyorsun!!)  Bana maskeyi geri uzattığında,hala nasıl yaptım bilmiyorum ama  durup " doumo arigato!" diyebildim. O da bana tekrar gülümsedi. (cidden çok güzel gülüyor!) ve koşturarak uzaklaştı. Gülümsedikten sonra herhangi bir şey dediyse hatırlamıyorum. Heyecandan kalbim çarpıyordu çünkü.

O gittikten sonra ne yazmış diye hemen maskeye baktık.Şimdi düşünüyorum da arkasından "Sayonara,ki o tsukete!" diye bağırsaydım keşke. Gerçi Belgin'in o koşup giderken arkasından çektiği iki fotoğraf var.Tabi ki onları bir yerde yayınlamayacağım ama bakıp bakıp o anları hatırlıyorum.Sonra twitterından öğrendim ki Kashi'nin öyle acelesi olmasının sebebi ertesi gün grubuyla konser vereceği Nagoya'ya giden son hızlı treni yakalamak içinmiş.Benim yüzümden treni kaçırsaydı ciddi üzülürdüm herhalde.

O gece, Tokyo'daki en güzel anılarımdan biriydi.Zaten her şey çok ani gelişti ve ben de heyecandan olan biten her şeyi hatırlayamıyorum bile!! Kader inancım pek yok ama tam o çıktığı sırada kapının önünde olmamız ve karşılaşmamız beni şanslı bir insan olduğuma inandırıyor.Onu tekrar dinlemeyi ve tekrar karşılaşmayı çok istiyorum.Bu defa el sıkışıp yapabilirsem de biraz konuşmak istiyorum.İleride bunlar da gerçekleşir belki,kim bilir.




to be contiuned...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder