japonya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
japonya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ekim 2015 Pazar

Japonya 14 (ve son)

Tokyo'daki sondan ikinci günümüzde önce okulumuza gittik.Derslerde ayrılıyorduk.O gün benim sınıfımdaki İtalyan kızın da son günüymüş,hoca konuşma yapın falan dedi.Önce sınıftakiler teker teker bizim için iyi dileklerini söylediler.Sonra da biz bir şeyler söyledik.Ben zor olsa da eğlenceli geçtiğini söyleyip herkese teşekkür ettim.En son da sensei fotoğraf çekilin deyince,ortaya üç sandalye koydular.Birinde ben birinde İtalyan kız,ortamızda da sınıfın maskotu gibi olan Vietnamlı çocuğu oturttular.Arkaya sınıftakiler geçti.Toplu fotoğraflarda nedense biraz gerildiğim için  hepsinde zafer işaretli Japon pozu veriyordum fakat bir tanesinde Vietnamlı çocuk hem benim hem de İtalyan kızın elinden tuttu hjsfbsfdsjf bir şey de diyemedim ya.

Sınıfımdaki insanlar çok tatlıydı ama ben hiçbiriyle o kadar yakın olamadım.Aslında bu bir açıdan iyi çünkü o zaman gitmek daha üzücü olacaktı.Fakat hocanın (ilk oturttuğunda kawaii onnanoko diyerek oraya geçirdi ki utandım :' ) beni inatla yanına oturttuğu diğer bir Vietnamlı çocuk (evet sınıf Vietnamlı doluydu) bana bi şirin davranmaya başlamıştık ki üzüldüm cidden.

Kursla ilgili beni ve belgin'i bekleyen sürpriz ise devamsızlıktan ötürü kursun bize sertifika vermemesiydi.Önce üzüldük ama sonra amaan dedim.Bir ay boyunca gezdik eğlendik.Her şey süperdi.Gezdiğim yerleri,sahip olduğum anıları hiçbir sertifikaya değişmem. (Ve cidden baya dersleri asmıştık,onlar da haklı) Fakat ailemize yalan söylemek zorunda kaldık bir o kötü oldu.

Kursa veda ettikten sonra beraber Harajuku'ya gitmeyi planlıyorduk ama eğer öyle yaparsak sabah yemek için paramız kalmayacaktı.Hem benim de Shibuya'dan almam gereken bazı şeyler vardı.O yüzden ayrılmak zorunda kaldık.


Ben de Shibuya'da son bir kez dolaşıp canım pocket wifimi geri verdim.Alacaklarımı da aldıktan sonra son kez Starbucks'ta oturup Tokyo'ya veda etmek istedim.Japonya'da zaman geçirirken kendime hep yaşadığım anı unutmamam gerektiğini söyleyip duruyordum.O yüzden peçetelerden birine hemen tarih ve not karaladıktan sonra hep yanımda taşıdığım defterin arasına koydum.



Shibuya crossing izleyerek içeceğimi içtim ve bir de video çektim;



Kalkıp kaldığım yere geri dönmeye karar verdiğimde kendimi iyi hissetmiyordum. Starbucks'tan çıkıp karşıdan karşıya geçerken de birden ağlamaya başladım.Yıllardır hayalim olan şeyi gerçekleştirmiştim (hem kendim de bunun için çalışarak),çok güzel zaman geçirmiştim ve işte her şey bitmişti.Bir daha ne zaman geri döneceğimi de bilmediğim için de ayrı üzgündüm.Hüngür hüngür ağlamamak için kendimi zor tutarak istasyona doğru yürüdüm! Bir yandan da kendime bak bunlar duygularını göstermeyen insanlar milletin ortasında ağlama diyordum.Yanımda mendil olmadığı için gözyaşlarımı koluma siliyordum. (evet burası çok dram) Gidip lavabodan peçete alayım diye düşündüm ama orada da sıra vardı.Sonra yaptığım bu eylem bana çok saçma geldi ve ağlamayı kesebildim.Trenle kaldığım yere giderken de neyse ki hiç ağlamadım.

*Tokyo'daki son gecemde çektiğim bazı fotoğraflar;





Guest house'a dönünce artık wifim olmadığı için mutfaktaki külüstür explorer ile internete bağlanan bilgisayarla Belgin'le haberleştim.Odama çıkıp bavulumu hazırlamaya koyuldum.Tabi her şey tam bir kaos halindeydi.Zar zor biraz toparlıyıp,kalanını sabah hallederim (a big mistake) diyerek yattım.

Sabah kalkıp hazırlandım.Hala bavulumu toparlıyordum ki ben ayrılmadan odayı kontrol edecek olan guest house görevlisi geldi.30'lu yaşlarında genç bir adamdı.O sağa sola bakarken ben de kalan eşyalarımı toplamaya çalıştım.Biraz da sohbet ettik.Türkiye'ye gelmiş ve bir şeyler olmuş ama anlamadım,ona Japoncam yetmedi.Bana ziyaretimin nasıl geçtiğini sordu ben de çok güzel,seneye yaz tekrar gelmek istiyorum dedim.Bu sırada zar zor bavulumu kapamaya çalşıyordum dsdkjasafd

Odayı inceleme işi bittikten sonra bir yerleri arayıp haber verdi.Ben odadan çıkarken de bavulumu çıkarmam için bana yardım etti.Eğilip (ya nasıl kibardı bu arada) "ki o tsukete kudasai (kendine dikkat et lütfen)" dedi.Ben de bir kaç kez eğile eğile teşekkür ettim.

Mutfakta bir şeyim var mı falan diye bakıp evin çıkış kapısına geldim.Yanımda bir büyük tekerlekli bavul ve iki tane de içinde ıvız zıvır bir sürü şey olan poşet vardı.O sırada görevli de odayı inceleme işini bitirmişti. Bahçe kapısının dışına kadar bavulumu taşımama yardım etti.Ben yine çok teşekkür ederken o da,yerlere kadar eğilerek selam verip yine "ki o tsukete kudasai" dedi.Yalnız bunu da o kadar çok söyledi ki bu kız bunları nasıl taşıyacak diye düşünüyordu bence.

Veee güneşin alnında bavul taşıma maceram böyle başladı.Fazla uzatmayacağım ama özellikle Shinjuku İstasyon'unda Belgin'le buluşacağım yeri bulmaya çalışarken  ÖLDÜM!  Çünkü istasyonda yol sorduğum bir tane amca "ha şu kapıdan çıkıp etraftan dolaş" dedi. Ne yaptın amca! yaktın beni amca! Bir yandan sıcak bir yandan zar zor taşıdığım bavullar istasyonun çevresini dolaştım.Bir ara artık gidemeyeceğimi düşünüp oturup bir yerde ağlamak istedim cidden.Japonca yön sorduğum bir kaç kişi de Tayvanlı çıktı hsadgsjad "Sorry I'm so tired" dedim.Karşıdan karşıya geçerken bana el salladılar bi de ya haha.

Yeri bulup Belgin'le buluştuğumda ise yüzüm bildiğin kırmızıydı.Kıpkırmızı!! O da bir saat orada beklemiş.Fakat her şey bitmemişti.Bavullarımı taşıyıp istasyondaki dolaplara kilitlemem gerekiyordu. İçerideki asansöre binip giderken yere çöktüm ve  Belgin'e "ben bayılacağım galiba" dedim. Hayatımda kendimi hiç bayılmaya bu kadar yakın hissetmemiştim.Kendimi bırakmamaya çalıştım.Asansörden çıkıp kilitli dolapların olduğu yere baktık ama hepsi doluydu.Merdivenlere çöktük.Ben de lavaboya gidip yüzümü yıkadım,seven eleven'dan kek vs alıp merdivenlere geri geldim.Daha iyi hissediyordum.Biraz orada dinlendikten sonra bavulum için dolap da bulduk ve yemek yemek üzere dışarı çıktık.

Japonya'da en sevdiğimiz içecek melon sodaydı!! Şöyle bir şey;


Yemek yemek için gittiğimiz yerde de bir kere para verip içecek aldığınızda daha sonra makineden istediğiniz kadar tekrar doldurabiliyorsunuz.Fakat çok acıklı bir olay ki hava alanında yemek yemeye para kalmaz diye içecek içemedik.( bu yüzden hala melon sodaaa diye ağlıyoruz)

Karnımız doyup iyice kendimize geldikten sonra konbiniden bir şeyler aldık.Ben Türkiye'ye götürmek üzere pockyleri topladım.Son kez book off'ta dolaştık (cries,,,)  veee yolculuğumuzun son purikurasını çekilip purikuraları ona tamamladık!!

Bizi hava alanına götürecek otobüs için tekrar istasyona dönmemiz gerekiyordu.Biz de bavullarımızın olduğu dolapların oraya gittik.Fakat onları otobüsün geldiği yere çıkarmak için merdivenden çıkarmak gerekiyordu.Belgin bunu başardı ve beni yukarıda bekliyordu.Benim ise bavulu ve poşetleri çıkaracak halim hiç yoktu.Öyle ne yapacağım ben diye bekliyordum ki 3 tane Japon genci duruma el koydu.Biri bir poşeti,biri diğerini,sonuncusu da koskoca bavulu merdivenlerde yukarı kadar çıkardı.(Bavulumu taşıyan biraz zorlandı çıkarken  de "It's heavy" dedi,ben de "daijoubu?" diye sordum kıyamam.) Hepsine teker teker çok teşekkür ettim.Bavulumu taşıyan "I'm strong!" deyince ben de hemen; "yes,you are!" diye cevap verdim haha  Birbirimize güle güle dedikten sonra merdivenlerden inerken de "you're cute...so cute" demez mi!! Galiba bütün Japonya gitmemi zorlaştırmak için el ele vermişti!

Otobüsü beklerken her şey ne kadar çabuk geçti diye hüzünlendik.Neredeyse orada geçirdiğimiz her gün çok güldük ve eğlendik.Her şey süperdi diye birbirimize teşekkür ettik.(ve bi baktım ki Belgin'in gözleri yaşarmış.Resmen ağlak insanlar yaptı bizi Japonya:'D) Ayrılmak ve ne zaman geri döneceğimizi bilmemek çok acıklıydı.Otobüse de  "Sayonora Nihon! (Güle güle Japonya)"  "Mata ne Nihon! (Görüşürüz Japonya)" diyerek bindik.Belgin acıklı Gazette şarkıları dinlerken ben de Totoro'ya sarılıp etrafa baktım.Yolculuğumuzun son Japonya manzaralarını izledik.Ailemi özlemiştim ama geri dönmek de istemiyordum.


Hava alanında saat geç olduğu için dükkanların çoğu ya kapalıydı ya da kapatılıyordu.Yemek yeyip (melon soda için para kalmıştı ama yemek yediğimiz yerde melon soda kalmamıştı şansa bak) ve uçağımızı bekledik.


O ilk giderken olan uçak korkum pek yoktu.Giderken Belgin cam kenarındaydı ve bu defa ben oraya oturdum.Uçak biraz havalandığında camdan aşağıya baktım,karanlıkta şehirlerin ışıkları görünüyordu.Kısa bir süre önce biz de o ışıkların içindeydik.Bunları düşününce yine ağlamaya başladım (stop gökçe) ama fazla sürmedi.Hem kendime dedim ki "Don't cry because it's over.Smile because it happened." (evet bunu kendime İngilizce söylüyorum)

Hayalimi gerçekleştirebilmek cidden çok güzeldi.Bir ay Japonya'da olmak bana mükemmel anılar ve yeni arkadaşlar getirdi.Hepsi için aileme de minnettarım.Onlar olmasaydı sadece kendi biriktirdiğimle oraya hayatta gidemezdim.Geleli 2 aydan fazla oldu ama hala aklım orada.Belgin de sanki hiç gitmemişiz gibi diyor ve hep beraber üzülüyoruz.Hala anılarımı  hatırlayıp o anlara geri dönmek istiyorum.Bu duygu beni bazen cidden üzüyor ama yine de her şey için mutluyum.Bu ülkenin benim gibi bir çok kişinin de hayali olduğunu biliyorum.Oradayken de kıskandığını söyleyen,şanslı olduğumu söyleyenler (ki sadece şans değil gitmek için kendim harcadığım bir emek de olduğu için bu konuda biraz hassasım.) olmuştu.Umarım siz de bir gün gider ve en az benim geçirdiğim kadar güzel  zaman geçirirsiniz.Buraya kadar okuyan olduysa teşekkürler!

gidilen yerler

10 purikura!


Analog makine ile çektiklerim

aldığım gacha gachalar




おわり  (´• ω •`)ノ

The end


30 Eylül 2015 Çarşamba

Japonya 13 (söylemek istediğim bir kaç şey)

Son iki yazımı yazıp bitirmek istiyordum ki internetime bir şey oldu ve üstüne üstlük boynum da tutuldu.Neyse ki şu an iyiyim ve söylemek istediğim bir kaç şeyi söyleyip,son gün yazımı yazdıktan sonra bitireceğim.Gezmek bir ayımı,yazmak iki ayımı aldı resmen.


Öncelikle kaldığım yerle ilgili bir şeyler anlatmak istiyorum.Diğer yazılarımda çok fazla değinmemiştim.Bir ay boyunca bir guest house'da kaldım.Guest houselarda tek kişilik ayrı odalarda kalıyorsunuz fakat mutfak ve banyo ortak kullanılıyor.(kendi banyosu olanları da görmüştüm) Erkekler ve kızlar beraber kalabildiği gibi sadece kızlar için olan guest houselar da var.Ben öyle olanı tercih ettim.İki katlı evde benim dışında başka milletlerden 7 kız daha olacak,onlarla da arkadaşlık kurarım güzel olur diye düşünüyordum.Öyle olmadı çünkü herkes kendi odasında ve kendi halindeydi.Hatta birbirmizi evin bir yerinde aniden görünce korkuyorduk sdjffsf. Önceleri buna biraz sinir oldum fakat sonra ben de kimseyle pek muhatap olmak istemedim.Alt katlardaki odalardan birinde kalan alman kız çok iyiydi,ilk geldiğimde herhangi bir şey için yardıma ihtiyacın olursa sor dedi.Onun dışında yan odada kalan Japon kız da ilk geldiğim gün telefonuna ingilizce bir şey yazmış hoş geldin falan diye kapımı çalıp onu gösterdi kıyamam.Biraz Japonca biliyorum deyince birbirimize güldük.

ne kadar özledim 

-Guest House'da kalmak genel olarak sessiz sakin ve rahattı.En çok zorladığım şey ise çöp atmak oldu.Çünkü evde bir sürü çöp kutusu var ve çöpler plastikler,kağıtlar,yanabilenler vs diye ayrıştırılarak atılıyor.Bazı çöpleri "ben bunu şimdi hangisine atacağım?" diye düşündüğüm oluyordu.Evde birini görürsem ona soruyordum.Dışarıdayken de elimizdeki çöpe uygun çöp kutusu olmadığı için buluna kadar onunla dolaştığımız oldu.

herkes odasında olduğu için bana kalan televizyon
ve Toki o Kakeru Shoujo

-Japonya'ya gitmeden önce ana besini ekmek olan bir insan olduğum için ailem orada ne yapacaksın? ekmek bulamaycaksın diye endişeleniyordu.Fakat bu hiç sorun olmadı.Kaldığım yerdeki markette her şeyi bulabildim.Hatta English Bread diye sattıkları şey bildiğin trabzon ekmeğiydi.



Yaşadığım en saçma olay ise KAPIDA KALMAMDI! Bu eve kapıdaki elektronik alete şifreyi tuşlayarak giriliyordu.Ben de guest house ilgili şeyler yazan kağıtta olan şifrenin telefonumla fotoğrafını çekmiştim.O gece saat 11 gibi oraya dönerken de telefonumun şarjı çoktan bitmişti ve fotoğrafın telefonumda olduğu trenle geri dönerken kafama dank etti.Nasıl korkup telaşlandım tabi anlatamam!!! Saat de geçti.O korkuyla kapıya geldiğimde şifreyi aklımda kaldığı kadar tuşladım ama olmadı.Ben de kapıya vurmaya başladım ama tabi herkes kendi odasında olduğu için kimse duymuyordu.Başka şansım yoktu,inatla vurmaya devam ettim.Sonra benimle aynı katta olan İspanyol kız camdan çıktı çok şükür! Gelip kapıyı bana açtı ama cidden rezil oldum.Ondan sonra dersimi aldım.Şifreyi hem yanımda taşıdığım deftere yazdım hem de ezberledim.


Guest House'umun olduğu yeri cidden özlüyorum.Japonya sokakları geceleri çok sessiz olduğu ve etrafta hiç insan olmadığı biraz korkutucuydu.(hatta bir gün Belgin'in kaldığı yerden geç saatte dönerken baya korkmuştum.) Fakat benim kaldığım yer cadde üzerinde olduğu için geç saatte de olsa insanlar ve açık yerler oluyordu ve korkmuyordum.İhtiyacım olan her şey de vardı.

şuradaki restoranda devamlı fazla bi coşku vardı neden bilmiyorum



*Kaldığım yer dışında Japonya'daki bir aylık yaşamımda hoşuma giden bazı şeylerden bahsetmek istiyorum.Ben hiçbir olumsuzluk yaşamadım ama tabi bunların benim bir aylık ziyaretim sonucu olan izlenimlerim olduğunu belirteyim.

Eveeet:

-Baikiler!! (ve aynı zamanda içecekler) Bunlar para atıp içinden içecek alabildiğiniz makineler ve her yerdeler.Bunlar yüzünden hep değişik değişik sular da içmek durumunda kaldım.Çünkü Japonya'da çeşitli mineralli sular,limonlu,portakallı hatta yoğurtlu su bile var.


benim en çok içtiğim şey soldaki şeftalili soğuk çaydı
ama biraz ısınsın dünyadaki en berbat içecek olabilir
çok tatlı değil mi ama!!
bu da siyah üzümlü soda gibi bir şeydi
HİÇ TAVSİYE ETMİYORUM!

-Konbiniler!! İçinde her şey bulunan,24 saat açık mini marketler.Tatlı ıvır zıvır ve hamur işine bayılan biri olduğum için benim için cennet gibiydi! Zaten paramı hep melon pana verdim. Özellikle Family Mart'ın Melon Pan'ı ve soğuk lattesi burnumda tütüyor.

her şeyin çok fazla çeşidinin olması



-Kibar çalışanlar!! Konbinilerde çalışan kasiyerler siz geldiğinizde kafalarını eğerek selam verdikten sonra işleminizi hızlıca hallediyorlar.Bazıları bana çok robot gibi gelse de onları seviyorum.(özellikle ikemen kasiyerler jfdkshfd)

-Diğer kibar insanlar!! Özellikle yol sorduğumda bana her türlü yardımı yapan,telaşla telefonuna bakıp "suimasen" diyen,gerektiğinde benimle beraber yürüyen şirin Japon kızları sizleri de seviyorum.

Ve bu insanlarda yağ gibi üste çıkma huyu hiç mi hiç yook. Öyle ki bir gün trendeki yaşlılar ve hamileler için ayrılı olan yere oturdum.Yaşlı bir kadının geldiğini görünce de kalkıp yer verdim.Fakat kadın bana "sumimasen" diye diye oturdu.YA BURADA ÖZÜR DİLEMESİ GEREKEN BENİM!

Şimdilik aklıma gelenler bunlar sonra keşke şunu da yazsaydım bak diyeceğim eminim.Neyse geri dönüp,baikiden aldığım içeceği dağınık odamda içmek istiyorum.Beni geri gönderin (;_;)

bildiğin limonlu soda almaya gerek yok


to be continued...

21 Eylül 2015 Pazartesi

Japonya 12 (Book Off,Jump Shop ve Tower Records...)

-Book Off ikinci el kitap,manga,cd,dvd vs satılan süper bir yer.Tokyo'dayken de arkadaşımla en çok gezdiğimiz yerlerden biriydi çünkü bir çok şubesi var.Her birinde de farklı şeyler bulabilirsiniz.Buradan ilk kez cd aldığımda ikinci el olduğunu anlamadım.O derece her şey tam ve temizdi.Fiyatlar ise normale göre çok daha uygun.(yeni olanlar eskilere göre daha pahalı tabi.)



devamlı gidip baktığım Sid bölümü


dvdler

İkinci el gameboylar,oyunlar hatta ateri kaseti bile var

Mangaları da çok uygun fiyata bulabilirsiniz ve genelde onlar da hiç okunmamış gibiler.Ne yazık ki rahatsız etmemek için çekemedim ama bu bölümlerde ayakta manga okuyan bir sürü Japon oluyordu. Resmen orada okuyup sömürüyorlar.

shoujolar

burada jumplar varmış



-Bu arada yine bir book off'ta gezerken yanımdan geçen bir turistin arkadaşına "Now I'm broke mannn" dediğini duydum da gidip "I feel you bro" demek istedim.Buralarda insan bir sürü bir şey almak istiyor.Bazen iki şey arasında kararsız kalıp hangi cd-dvdyi alsak diye rafların orada baya oyalandığımız oldu.Çok özlüyorum ama bitirdin bizi book off!

-Gittiğim dil okulu oralarda olduğu için Tokyo Dome sürekli uğradığımız yerlerden biriydi.Oradaki Jump Shop'u gezmezsek olmazdı.


Eğer One Piece seviyorsanız burada her şey mevcut.Ben iyi ki izlemiyorum (gerçi bi 30 bölüm izeledim bak) ve fanı değilim yoksa paramın yarısını orada bırakıp çıkardım herhalde.


Tek bir karede One Piece bölümünü çekemedim ve daha bir kaç şey daha vardı.Rozetler,kurabiyeler,şeytanın meyvesi (öyleydi değil mi?) şeklinde bir şeyler....



Naruto ve Bleach kısmı



Gintama ile ilgili bir bölüm de vardı ya ben onu niye çekmemişim! Ayrıca sonra gelip alırım deyip alamadığım Ao No Exorcist dosyası aklıma geldi,üzüldüm.

-Diğer bir favori mekanım ise Tower Records'tu.Bir şey almasam da burayı gezmeyi,cdlere bakmayı çok seviyordum.Yoo ağlamıyorum...

Shibuya

Shinjuku Tower Records

ve tabi yine Sid

Bunu keşke alsaydım 



-Bonus olarak da Shibuya'daki Loft mağazası.O sıralarda Shingeki No Kyojin filmi çıkacağı için onunla ilgili bir sürü şey vardı.



Tırnak stickerı ve yüz maskesi

Orada da önce bir kaç yerde daha gördüğüm Sailor Moon eyelinerı vardı ama sorun şu ki ben eyeliner sürmeyi bilmiyorum. (Bu sene kararlıyım öğreneceğim (•̀o•́)ง ) Çok güzel ama değil mi?



Ve şunu da orada gördüm!! (neden güzel şeyler pahalı :''')



Bir-iki yazı sonra bitiriyorum.Şimdilik;

to be continued...